Şifalı İlaçlık Doğal Bal Üretim Merkezi - Hastalıkla mücadele
 

Ana Sayfa
Ürettiğimiz Bal Çeşitleri
Çalışma Alanlarımız
Arı bakımı
Hastalıkla mücadele
Arıcılık ve bal üretimi bilgileri
Kestane balını tanıyın
Dost Siteler
Ziyaretçi defteri
İLETİŞİM


Amerikan Yavru Çürüklüğü

Amerikan yavru çürüklüğü bal arısı larvalarında görülen, larvaların ölümüne ve kokuşmasına yol açan çok tehlikeli salgın bir hastalıktır. Her üç arı bireyinin larvasını da hastalık etkilemektedir. Hastalığın etmeni Bacillus Larvae adlı sporlu bir bakteridir. Bakteri sporlarıı hafif iğ biçiminde olup 1.2 N boyunda 0.5 N genişliğinde. Bacillus Larvae sporları erginler için tehlike yaratmazken Larva ve Pupalar için patojendir. ABD yavru çürüklüğünün etmeni olan sporlar 100 Co kadar ısıtılmış balda en az 30 dk., 116 C o sıcaklıkta 20 dk., Kovanda 33 yıl, toprakta 60 yıl, temel petekte 45 yıl yaşayabilmektedir

BULAŞMA VE YAYILMA

  Hastalık sporları petek gözlerindeki larvalara, bu larvaların beslenmesi sırasında kontamine olmuş besinler yoluyla bulaşır. Ancak larvalar ilk üç günlük dönemlerinde aldıkları arı sütü nedeniyle bağışık durumundadır. Bal ve polenle beslemenin yapıldığı yaşlı arılarda etkili olmaktadır. Hastalığın taşıyıcısı olan ve besleme sırasında gözlerdeki larvalara bulaştıran arıların kendisi etkilenmez.

     Hastalığa yakalanan larva pupa döneminde zayıflar ve ölür. Bu nedenle bakteriler sporlara dönüşürler. Üretilen spor sayısı larvaya bulaşan sayıdan çok çok fazladır. Enfekte olmuş pupa 2.5 milyar pupa taşıyabilir. Ölü larvalar işçi yavrularca temizlenmeye çalışılır. Bu sırada sporlar kovan içinde her tarafa yayılırlar. Koloniler arasındaki bulaşma ve yayılma da arıcının kullandığı bulaşık malzeme, bulaşık bal, petek ve kolonilerin sağlıklarında kullanması, oğul alma, şaşırma, yağmacılık, arı ve çerçeve nakli gibi çok değişik yollarla bulaşabilir.

     Kendisine verilen besinle larvaların sindirim sistemine giren besinle sporlar bir gün sonra bağırsağa ulaşarak gelişirler ve kan dokusuna geçerek çoğalırlar ve bağırsak şekerini tahrip ederek tüm vücuda yayılır. Hastalık, yavru yumurtadan çıkıştan 9-10 gün sonra prepupa ve ya pupa dönemindeyken ölür.

BELİRTİLERİ:

     1-Güçlü kolonilerde yeni bulaşmış hastalığın farkına varmak çok güçtür. Hastalık ilerledikçe sürekli azalma görülür. Önceleri istekli ve canlı olarak çalışan işçi arılarda tembellik ve hastalık başlar. Güçlü kolonilerde açık veya hasta yavrular işçi arılarca kovanın dışına atılır.

     2-Sağlıklı kolonilerde, kuluçka alanlarında yavru dağılımı düzgün ve sık olduğu halde hasta kolonilerde dağınık ve düzensizdir. Ölü larvaların atılmasıyla terk edilmiş bir durumdadır. Açık, kapalı ve boş gözler birbirine karışmıştır.

     3-Kapalı yavru gözlerine, göz kapakları içine doğru çökmüş ve bazı kapalı yavru gözlerinin göz kapakları delinmiş ve ya renk solmuş ve içerisindeki yavru ölmüştür.

     4-Yavru ölümleri daha çok kapalı yavru gözlerinde yavru prepupa veya pupa döneminde iken ölür.

     5-ölen yavrular gözün yan yüzeyine uzunlamasına yapışarak çürümeye başlamıştır. Ölü yavruların rengi başlangıçta donuk beyazdır.daha sonra açık kahve ve nihayet koyu kahve rengini alır.

     6-ölü yavrular, sulu kıvamda ve biraz yapışkandırlar. Çürüme ilerledikçe renk koyulaşır, yapışkanlık artar, üzeri delik gözlere bir çöğ sokup yavru kalıntısı çekilecek olursa kalıntının 5-10 cm. uzadığı görülür. Bu dönemde ölü yavru kalıntısı gözün alt yüzeyine yapışmış uzantısıdır. Arılar bu tip ölü yavrularını gözlerden temizleyemezler.

     7-Yavru pupa döneminde ölmüş ise arının dili sertleşerek yukarı kalkmış gözü ikiye ayıracak şekilde göz kapağına doğru uzanmıştır. Hastalığın ileri dönemlerinde tipik bayat tutkal kokusundadır.

HASTALIKTAN KORUNMA :

     1- Hastalıklı kovanlardan alınana bal diğer kolonilere verilmemelidir.

     2- Hastalıklı kolonilerden sağlıklı kolonilere arı, petek ve yavru verilmemeli birleştirme yapılırken çok dikkatli olmalı ve arılıkta yağmacılığa teşvik edici yanlış uygulama yapılmamalıdır.

     3- Hasta kolonilerden oğul alınmamalı ve kullanılmamalıdır.

     4- Bulaşık olmayan dezenfekte edilmiş temel petek kullanılmalıdır.

     5- Hastalıklı kolonilerde kullanılan malzemeler aleve dayandırılmalı ateşe dayanıksız olanlar %10 sodalı suyla yıkanmalı, eller sabunlu suyla yıkanmalı.

     6- Güçlü koloniler ile çalışılmalı diğer koloniler ile ve parazitler ile mücadele edilmeli.

     7- Hastalık çok ilerlemiş, ilaçla tedavisi yapılmayacak durumda ise kolonideki petekler ve arılar yakılmalı, kovan içine de alev tutulmalıdır.

ABD YAVRU ÇÜRÜKLÜĞÜ İLE MÜCADE

Kolonilerin Yok Edilmesi:

     ABD yavru çürüğü çok tehlikeli bir hastalıktır. Çünkü hastalığın etmeni değişik koşullara uzun süre ayak uydurabilmekte ve hızla yayılabilmektedir. Bu yüzden hasta koloni arılarını ve bütün peteklerini yakarak imha etmek ve kalan artıkları gömmek en doğru yoldur.

     Kovan malzemesi ve gövdesi dezenfekte edilerek kullanılır. Bunun için arıların akşam saatlerinde uçuş deliği kapatılarak arılıktan uzak bir yere alınır. İçine benzin dökerek arıların ölmesi sağlanıp, ölü arılar, yavrular, petekler ve kovandan alınan diğer artıklar yakılarak yok edilir.

 

Bulaşık Malzemelerin Dezenfeksiyonu:

     Eğer hastalık başlangıç döneminde teşhis edilebilmişse hasta koloniyi tedavi etmek mümkün olabilmektedir. Bu durumda arılar temiz bir kovana aktarılarak bulaşık petekler yakılarak yok edilmeli ve diğer bulaşık malzemeler dezenfekte edilmelidir. Uygulama için hasta koloni yerine temiz bir boş kovan konur, içine kabartılmış boş petekler verilir ve arılar bu peteklerin üzerine silkelenir. Hasta koloninin petekleri üzerine benzin dökülerek arılıktan uzakta bir yerde yakılmak üzere yok edilir. İşlemler sırasında kullanılan malzemeler Potasyum Hipoklorat (Çamaşır Suyu), petekler ise Formaldedit edilerek dezenfekte edilir ve kullanılır.

UYGULAMA:

Potasyum Hipoklorit Uygulaması:

     Anarı ızgarası, yemlik, körük, el demiri, eldiven ve maske gibi malzemelerin dezenfekte edilmesinde kullanılır. Kullanılışı: 450 gr. Çamaşır sodası 4,5 lt. sıcak suda çözülür. 225 gr. Calsiyumklorit ilave edilir. Dinlendirilerek çözeltilir. Dinlenti üzerindeki berrak sıvı ayrı kaba alınır. Fırça ile bu suya batırılarak tüm malzemeler dezenfekte olur. Eriyik yakıcı olduğu için cilt ve elbiseler korunmalıdır.

Formalit Uygulaması:

     Formalit çözeltisi hazırlanarak yapılan bir dezenfeksiyon çalışmasıdır. Ancak fazla zaman ve emek isteyen ve pratik olmayan bir çalışmadır. Formalin ballı peteklere uygulanmamalı ve formalin uygulanmış petekler, ballar arılara verilmemelidir. Bal formalini absorba eder ve arılar için zehirleyici olur. Ballı petekler süzüldükten sonra dezenfekte edilmeli ve bulaşık ballar yem olarak verilmemeli. Uygulama için suyla seyreltilerek hazırlanan %2 ve ya daha yoğun formalin eritilmiş olarak kullanılır. Boş petekler eriyik içerisinde 4 saat süre ile tutulur. Sonra çıkarılarak bol su ile yıkanır. Kurutulup tekrar kullanılır. Boş peteklerin, boş kovanların ve diğer malzemelerin dezenfeksiyonu da %21 Hidrojen Preraksit çözeltisi ile %4 Kloromin çözeltisi kullanılarak yapılır.

ARI BİTİ

Pireden biraz daha kısa ve yuvarlak, kestane renkli, altı ayaklı yengeç gibi her yana hareket edebilen, ayakları çengelli bir bittir.

Arıların sırtına ve göğüslerine yapışarak onların ağızlarından çalabildikleri ballarla beslenirler. Bu parazit özellikle zayıf arı aileleri ve ana arıya musallat olur. Arı biti arı sütünü çok sever. Arıların besin alış-verişini taklit ederek genç işçi arılardan salgıladıkları arı sütünü çalar.

Bazen bir ana üzerinde 5-10 tanesi birden bulunur ve onu işinden alıkoyacak kadar rahatsız eder. Dişi arı biti yumurtalarını bal sırları içine bırakır. Larva aşamasına gelen bit peteklerde kanallar açarak tahribat yapar.

En iyi korunma yöntemi kovanı sürekli kuvvetli tutmaktır. Varroa ile mücadelede kullanılan ilaçlar uygun dozlarda arı biti ile mücadelede de kullanılabilirler.

TAŞ HASTALIĞI Bu hastalığın sebebi de Aspergillus Flavus isimli küf mantarıdır. Bu hastalığı yakalanmış olan petekler yeşil renkli bir görünüştedirler. İç organlarını etkileyerek larvanın ölmesine neden olur. Larvalar mumyalanmış gibi kuruyarak hücre içini tamamen doldururlar. Bu mantarların sporları balda da yaşayabildiği için, insana da geçer. Bu yüzden taş hastalığına yakalanmış kovanlardan çıkan balları yemek tehlikelidir. Hastalığın tedavisi yoktur. Kovanları dezenfekte etmek, petekleri de yakmak gerekir. Çok yaygın bir hastalık değildir.

KİREÇ HASTALIĞI

Hastalığı Pericystis Apis isimli mantar oluşturur. Bu mantar daha çok nemli yerlerde ve 22-30 derece ısıda çoğalır. Hastalığa yakalanmış petekleri önce kirli beyaz bir küf sarar.

 Bu küf zamanla gittikçe siyahlaşır. Bu esnada larvaları etkileyerek ölmelerine neden olur. Ölen larva beyazlaşarak kireç şeklinde sertleşmiş bir hal alır.

 Özellikle ilkbaharda müsait havalarda arılar kireç hastalığına yakalanmış larvaları kovan dışına taşırlar. Hastalık kovan önünde beyaz mumya gibi larvaların belli bir sayıdan fazla görülmesiyle kolaylıkla teşhis edilir.

 Hastalıktan korunmak için kovanları nemli yerlerde tutmamak ve toprakla teması kesip sehpa üzerine koymak gerekir.

Küflenmiş petekleri kovandan çıkarıp arı iyi beslenirse güçlü kovanlar bu hastalığı kolaylıkla atlatır.

VARROA

Varroosis, Varroa jacobsoni Oudemans adı verilen arı akarının sebep olduğu; arılarda kanat ve bacaklarda deformasyon, kısa bacaklılık, kısa karınlılık gibi vücut anomalileri ve ergin arılarda düşkünlük, verim düşüklüğü gibi semptomlarla kovanlarda sönmeye varan etkiler oluşturan, kolaylıkla bir kovandan diğerine bulaşabilen, diğer hastalıklara zemin hazırlaması ile de oldukça önem arz eden bir hastalıktır.

Varroosis, ihbarı mecburi hastalıklardandır.

 

Varroanın dişisi oval görünümde ve koyu kahve renktedir. Vücut uzunluğu 1.1-1.3 mm, eni ise 1.5-1.7 mm arasında değişmektedir. Vücudun alt kenarı 4 çift bacak ile çevrilidir. Ağız yapısı sokucu ve emicidir. Gerek ergin gerekse larva ve pupa döneminde arının kanını emerek beslenir. Bu nedenle arıya her dönemde zarar verir. Erkek varroa, sarı-gri renkte yuvarlak görünümlü, dişi varroaya oranla daha yumuşak bir kitin ile kaplıdır. Erkek varroalar dişi ile çiftleşme sonrası öldüklerinden yetişkin arı üzerinde görülmezler.

Varroanın kolonilerde üremesi ilkbahar kuluçka faaliyetiyle birlikte başlar. Sonbaharda bu faaliyetin sona ermesine kadar sürer. Kışı yalnızca ergin dişiler geçirir. Varroanın üreme ve gelişmesi kapalı yavru gözlerinde gerçekleşir. Ergin dişiler yavru gözlerinin kapanmasından hemen önce bu gözlere girerek iki gün sonra yumurta bırakmaya başlarlar. İlk 24 saatte yumurtalardan 6 bacaklı larvalar çıkar ve tüm gelişim erkeklerde 6-7 günde, dişilerde ise 8-10 günde tamamlanmaktadır. Gelişimini tamamlayan varroalar kapalı yavru gözü içinde çiftleşirler. Çiftleşmeden hemen sonra erkek ölür. Dişiler ise beslenmeyi sürdürerek arıların gözden çıkması ile birlikte gözü terk ederler.

HASTALIĞIN KOVANDA YAPTIĞI ZARARLAR

a) Varroa, larva, pupa ve erginlerin hemolenfleri ile beslendiğinden, yavru arılar iyi gelişemez, erginler ise güçsüzdür ve uçamazlar. Parazitten kurtulmak için çırpınır ve huzursuz olurlar.

 

b) Arı ailesindeki erkek arı sayısı belirgin bir şekilde düşer. Erkek arıların çiftleşme yeteneği azalır.

c) Ana ve işçi arıların ömürleri kısalır. İşçi arılar normalden küçük olur. Özellikle pupa döneminde önemli ölçüde canlı ağırlık kaybı olur.

d) Gözden çıkan genç arılarda kanatsızlık, tek veya kısa kanatlılık, eksik bacak, kısa karın gibi anomaliler görülür.

e) İşçi arıların yavru bakımı zayıflar ve buna bağlı olarak ananın yumurtlama kapasitesi azalır

f) Petek gözlerinde ölü larva sayısı fazla ise, arılar bunları dışarı atamazlar. Bu nedenle gözlerde kuruyan larvalar Avrupa Yavru Çürüklüğü benzeri belirtileri oluştururlar. Ancak koku yoktur, mühürlenmiş petek gözlerinin kapakları koyu renklidir, delikler oluşmuştur fakat içeriye çökük değildir ve çevresi beyazlaşmıştır.

g) Varroa'ların beslenmesi sırasında açtıkları yaralar, çeşitli hastalık etkenleri için elverişli bir ortam oluşturur. Arıların hastalıklara karşı direnci de azalır. Özellikle direnç düşüşü sonrası meydana gelen akut paralizis virüsüne duyarlılığın artışı dikkat çekicidir.

 

h) Varroa'dan dolayı zayıf düşen koloniler yağmalanırlar.

ı) Arılar huzursuz oldukları için bazen kış salkımı yapamazlar.

HASTALIĞIN TEŞHİSİ

Varroa jacobsoni işçi, erkek, kraliçe (ana) arıların üzerinde, üreme gözesinde, balmumu artıkları ya da polende, kovanın zemini ve uçuş yerinde aranmalıdır.

Varroa ile bulaşık kolonilerde hastalığın gelişmesinde genellikle üç dönem görülür.

 

Birinci dönem; Kolonide çok az sayıda parazit vardır ve herhangi bir hastalık belirtisi görülmez.

İkinci dönem; Nisbeten daha kısa sürelidir ve bu dönemde tek tük Varroa'lar görülmeye başlar, ancak bu durum kovanda çok sayıda parazit olabileceğini gösterir. Kolonide huzursuzluk, verimde düşüklük, kanatlarda atrofi, karında siyahlaşma gibi belirtiler dikkati çekmeye başlar.

Üçüncü dönem; Artık ileri bir enfestasyon ve hastalık tablosu söz konusudur. Hemen hemen her arıda bir veya daha fazla sayıda parazit mevcuttur. Yavru ve erginlerde ölüm yüksek oranda görülür. Bu durumdaki koloniler genellikle sönerler.

Klinik muayenede uygulanan metotlar;

a) Canlı ergin arıların üzerleri, kapalı yavru gözleri (özellikle erkek arı gözleri), kovan dip tahtası ile üzerindeki balmumu ve diğer artıklar dikkatli bir şekilde kontrol edilmelidir. Dikkatlice incelenecek olursa, parazitleri ergin arılar üzerinde görmek mümkündür.

b) Pratikte uygulaması çok kolay olan kesin teşhis yöntemleri şunlardır.

Kovan açıldıktan sonra kovanın orta çerçevelerinden biri alınarak, boş bir yem çuvalı veya bez üzerine arıcı fırçası ile yaklaşık 150-200 adet arı silkelenir. Oradan da boş bir kavanoza arılar aktarılır. Kavanozun içine biraz eter püskürtülür ve 5-10 dk. kavanoz çalkalanır. Arılarda bulunan Varroa'lar ayrılırlar ve bir kısmı kavanozun iç yüzeyine yapışır. Ölen arılar beyaz bir kağıt üzerine çıkarılır. Arılar ve Varroa'lar sayılarak arı başına düşen akar sayısı da saptanır.

Diğer bir yöntem de, 150-200 adet arı, içinde sıcak su (50°C) bulunankavanoza konur, arada bir çalkalanır, yaklaşık 10 dakika sonra arılar kavanozdan alınır. Kalan tortu parazitler yönünden kontrol edilir.

c) Ergin arı örnekleri alınarak içerisinde deterjan solüsyonu, hexane, gazyağı, mazot, ethanol veya alkol gibi maddelerden birisi bulunan bir kavanoz içine konur. 1-30 dakika kadar kavanoz çalkalandıktan sonra arılar çıkarılır ve kavanozdaki mayi tülbent üzerine dökülerek süzülür. Tülbent üzerindeki akarlar alınır. Bu yöntemle de arı başına düşen akar sayısı saptanabilir.

d) Kovanın dip tahtası üzerindeki döküntülerden akarın kolayca ayrılmasını sağlamak üzere, özgül ağırlığı sudan hafif olan yemeklik sıvı yağlardan yararlanılır. Bir kavanoz içinde bulunan sıvı yağa kovan dip tahtasındaki artıklar (1 kısım döküntü, 10 kısım yağ içine boşaltılıp bir çubukla iyice karıştırılmalıdır) atılır. Çeşitli artıklar hızla dibe çökerken, V.jacobsoni, Braula coeca ve bazı kitinli parçalar yağın üzerinde toplanır. Belirli dönemlerde kovan dip tahtası, balmumu artıkları, ölü arılar dikkatlice mikroskop altında veya büyüteçle incelenmelidir.

e) Kapalı yavru gözlerinde Varroa bulunup bulunmadığını tespit etmek için, erkek ve işçi arı gözleri ince uçlu bir pensle açılarak larvalar dikkatlice dışarı çıkarılır. Büyüteç yardımıyla larvalar ve petek gözleri incelenir. Böylece Varroa'nın gelişme dönemleri de (larva, protonimf, deutonimf) görülebilir.

f) Kovanda bal olmadığı dönemlerde bir tabaka beyaz karton veya plastik ile delik büyüklüğü 2 mm veya biraz daha büyük kafes teli, aralarında 6 mm kalacak ve kafes teli üstte olacak şekilde tutturulur ve bir çerçeveye bağlanır. Bu çerçeve larva bulunan peteklerin altına yerleştirilir. Fumigant bir akarisit kullanılmasından 30-40 dakika sonra yetişkin arıların vücudunda, üreme gözlerinde, balmumu artıklarında, kovanın diğer artıklarında ve kovan tabanına yerleştirilen beyaz karton üzerinde parazit aranmalıdır. Varsa ölü akarlar kafes telindeki deliklerden geçer ve kağıt üzerine düşerler. Kafes telinin görevi arıların düşen akarları temizlemesine engel olmaktır. Böyle uygulamalar akar ölümlerinin çok olduğu sonbahar ve yaz aylarında iyi sonuç vermektedir. Ayrıca bu yöntemle, enfestasyonun az olduğu kolonilerdeki parazitlerin tespiti de mümkün olmaktadır. Bu sonuncu uygulama, yaz aylarında arılar kovana girdikten sonra akşam saatlerinde yapılır. Ertesi gün, kağıt ve kafes telinin tutturulduğu çerçeve çıkarılarak ölü akarların varlığı tespit edilir.

TEDAVİ

Varroa'nın gerek yayılma yollarının çokluğu, gerekse koloni biyolojisine çok iyi adapte oluşu mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Parazitle mücadelede fiziksel, biyolojik ve kimyasal çeşitli yöntemler denenmektedir. Fiziksel ve biyolojik mücadele arıların kovana bal nektarı getirdiği dönemde, kimyasal mücadele ise balın hasadından sonra, yavrunun en az olduğu dönemde yapılır.

a) Fiziksel Mücadele:

Fiziksel mücadele, Varroa'ların kovan içi uygun yaşam koşullarını belirli bir süre değiştirmek amacıyla uygulanan ısı uygulamalarıdır. Özel hazırlanmış kovanlarda kovan sıcaklığı yapay yollarla, kontrollü olarak 46°C'ye çıkartıldığında, akar bu sıcaklıkta %74-98 oranında ölerek, kovan dip tahtasına düşmektedir. Kimyasal bir bileşik kullanılmaması, balda kalıntı sorununu ortadan kaldırmaktadır. Ancak bu yöntem pahalı ve dikkat isteyen, herkesin kolaylıkla uygulayabileceği bir yöntem değildir.

b) Biyolojik Mücadele:

Bilindiği gibi dişi varroalar ilkbahar döneminde yumurta atmak için erkek arı gözlerini tercih ederler. Bu dönemde kolonilere üzerinde erkek arı gözü bulunan petekler verilerek dişi varroaların erkek arı gözlerinde toplanması sağlanır. Bu gözler kapandıktan sonra kovandan çıkartılarak imha edilir. Böylece dişi varroanın bu dönemde attığı yumurtalar ve kendisi erkek arı pupaları ile birlikte yok edilmiş olur. Bu dönemde koloniye yarısı kesilmiş petekli çerçeve verildiğinde, arılar peteğin alt kısmına erkek arı gözlü yeni petek örerek tamamlarlar. Varroalar erkek arı gözlerinde çoğalmayı tercih ettiklerinden gözlerin kapanmasından hemen önce bu gözlere girerler. Bu gözlerin kapanmasından sonra erkek arı gözlü petek kesilerek imha edilir. Bu yöntemle kolonideki varroa miktarını azaltmak mümkündür. Ancak aynı zamanda işçi arı gözlerinde de çoğalan varroalar etkinliğini sürdürür.

  Bir başka mücadele yöntemi, nektar akımı döneminde işçi arı gözleri içerisine bırakılan varroa yumurtalarını yok etmeye yönelik çalışmadır. Bu yöntemde, koloninin ana arısı ana arı ızgarası kullanılarak bir çerçeveye hapsedilir ve böylelikle bütün varroa yumurtalarının bir petekte toplanması sağlanır. Bu petek kapalı yavru döneminde kovandan çıkartılarak imha edildiğinde kovandaki varroa yumurtalarının tamamı yok edilmiş olur. Bu yöntemin dezavantajı her dönemde uygulanamaması ve koloni gelişimini kısmen engellemesidir.

c) Kimyasal Mücadele :

Akarisid özelliğe sahip çeşitli kimyasal maddelerle yapılan mücadeledir. İlaç uygulamalarında şu noktalara dikkat edilmelidir.

a) Laboratuvar testlerinden geçirilmemiş, arı ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi olan kimyasal maddeler kullanılmamalıdır,

b) İlaçlar mutlaka tarif edildiği şekilde ve uygun dozda kullanılmalıdır,

c) Bal hasatı döneminde kesinlikle ilaçlama yapılmamalı, erken ilkbahar ve geç sonbaharda ilaçlama yapılmalıdır.

d) İlaçlama genellikle hava sıcaklığının 14° C'nın üstünde olduğu günlerde ve arıların kovana döndükleri tercihen akşam saatlerinde yapılmalıdır,

e) Kovanda bölme tahtaları varsa ilaçlama sırasında çıkartılarak arıların serbest hareket etmeleri sağlanmalıdır, Fumigant şeritlerin alevli yanmamasına dikkat edilmeli, uygulama sırasında maske, eldiven, gözlük takılmalıdır.

Bu kapsamda erken ilkbahar ve özellikle geç sonbahar döneminde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından bal arıları için bu amaçla ruhsatlandırılmış ve veteriner hekim reçetesi ile satılacak ilaçlar kullanılmak suretiyle düzenli ilaçlama yapılmalıdır. Bu şekilde balda ilaç kalıntısının en aza indirgenmesi de temin edilmiş olacaktır.

Ayrıca coğrafi durum ve iklim şartları çerçevesinde aynı bölgedeki tüm arılıkların da eş zamanlı olarak ilaçlanması sağlanmalı ve bu denetlenmelidir.

Münavebeli olarak ilaç kullanımının sağlanması, Varroaların bu kimyasallara direnç kazanmasının önlenmesi açısından çok önemlidir. Çünkü, az sayıdaki akarın dirençliliği bile dirençli popülasyonların oluşmasına neden olabilmektedir.

LABORATUVARA MARAZİ MADDE GÖNDERME

Hastalıktan şüpheli çerçevelerden 10x10 cm. ebadında usulüne uygun olarak kesilmiş tercihen kapalı yavru gözlerinin bulunduğu petek parçaları, kontrplaktan veya tahtadan yapılmış kutularda, hasta ve ölmüş arılar ile kovanlardan toplanan artık maddeler (dip tahtası üzerindeki döküntülerden toplam 200 gr. olmak üzere) ise kağıtlara sarılarak laboratuvara yollanmalıdır.

Yaz aylarında ve sonbaharda 10-20 kovanın orta çerçeveleri üzerinde bulunan arılardan 100-200 kadar canlı erişkin arı, arıcı fırçası ile plastik veya cam benzeri uygun bir kavanoza konularak ve laboratuvara gönderilmelidir.





Bugün 2 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol